Vali İstifa!
10 ay önce rezillikle başlayan futbol sezonu geçtiğimiz cumartesi gecesi yaşanan rezilliklerle en nihayet sona erdi. Geçen sürede Futbolun konuşulmadığı spor kamuoyunun ve de bilhassa Fenerbahçe'nin bilinçli bir şekilde gerildiği, senaryo gereği gerilmek istendiği bir sezon yaşadık. Daha önceki yazılarımda değindiğim için detaya fazla girmeyeceğim. Fakat olayın önemi siyasilerin ve siyasete yön veren popüler yazarların süreç içerisinde topa girmeleriyle belli oldu. Bizler, bu yaşananların nedenini belki yıllar sonra anlaya bileceğiz!
Fenerbahçe açısından travmaya dönüşen bu krizi İstanbul'u idare etmekle sorumlu olanlar iyi yönetememişlerdir. Belki bazılarınız bileti neden İstanbul'a kesiyorsun diye bilir. Fenerbahçe spor kulübü ve taraftar çoğunluğu ile cereyan eden olaylar ve malum dava İstanbul'da görüldüğü için diye cevap verebilirim.
Cumartesi gecesi maç sonunda yaşanan olaylar sonrası, sanal âlemde ve medya'da çıkan haberler sonucunda Kamuoyunda haklı olarak bir infial oldu! Süreci yakından takip etmeyenler kendilerine sunulan son karelere bakıp, Fenerbahçe taraftarını, Hainlikle suçluya bilecek kadar işi ileri götürmüşlerdir.
Bir Fenerbahçeli ve süreci çok yakından takip eden birisi olarak, ilk yorumum, ''Ben bu filimi görmüştüm!'' oldu. Gazi mahallesinde çıkan olayları,1995 yılında bende milli ve manevi duyguları yüksekte olan bir Türk genci olarak, o gün bana gösterilen görüntüler karşısında, Devlete ve Polise karşı isyan edenleri, Devlet malına zarar verenleri Hainlikle suçlamıştım! Küfürler etmiştim! Fakat yıllar sonra Ergenekon davaları sürecinde gördük ki, Alevi vatandaşlarımıza ait kahveler günler öncesi taranmış? İnsanlar öldürülmüş? Yaralanmış? Tahrik edilmiş? Ve Alevi toplumunun sokağa dökülmesi sağlanmış? Çıkan olaylarda ise 36 vatandaşımız ölmüş! Peki, bunları kim yapmış? Devletin içinde ki Ergenekon uzantıları.
Konuyu bugüne nasıl bağladığıma gelmek için süreç içinde muhtelif olaylarda Polisin orantısız güç kullanmasından başlayabilirim. Çok geriye gitmeden 15 gün önce Çağlayan'dan iki örnek vermek isterim. Mahkemenin sanıklarla ilgili kararından sonra çıkan olaylarda normalde havaya veya yere atılması gereken Gaz Bombası bir taraftarın alnına birkaç taraftarında göğsüne isabet ettirilmiştir! İşin komik tarafı ise, alnı yarılan Fenerbahçe türübünlerinin yakından tanığı kişi, ''Kanal 8 muhabiri Fenerbahçelilerin attığı şişeler sonucunda alnından ağır yaralandı!'' şeklinde kamuoyuna servis edilmiştir. Evet, kanal8 muhaberi de darbe almıştır. Ama resimde ki kişi O kişi değildir. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali suçlu yine bulunmuştur. Denilebilir ki, ''Toplumsal olaylarda bazen istenmeyen sonuçlar olabilir, kasıt aramamak lazımdır!'' Doğrudur. Fakat günümüz teknoloji çağı olduğu için hiçbir şey eskisi gibi gizli kalmıyor. Hemen akabinde, sanki meydan muharebesinde zafer kazanmış komutan edasıyla sanal âlemde bir görüntü dönmeye başlıyor. İsmi, F. Ö, Nickname i ''DUYGUSAL KATİL1!'' olan bir memurumuz şöyle bir tweet atıyor. ''Siz gitmekten usanmazsanız Çağlayana, Bizde Dövmekten usanmayız!''
Cumartesiye gelirsek, 3 saat önceden televizyonun karşısına geçtim. Bir hafta önce Trabzon'da yaşananlardan sonra, gergin geçeceği beklenen bu maç öncesi takımların bilhassa Galatasaray'ın gelişini merak ettim. Otobüs gayet temiz bir vaziyette stada giriş yaptı. Yöneticiler sarmaş dolaş bir birlerini karşıladı. Statta, en ufak bir hadise maç boyunca olmadı. Maç bitti. Galatasaraylılar haklı olarak seviniyor. Polisimiz, doğal olarak tedbiren çembere alıyor. Başkanlar öpüşüp, tokalaşıyor, tebrikleşiyor. Hocalar öpüşüp, tokalaşıyor, tebrikleşiyor. Taraftar kendi sporcularını bağırlarına basıyor. Alkışlıyor. Galatasaraylılar sevinçten sonra soyunma odasına gidiyor. O ana kadar Türübünler de tek bir hadise yok!
Ne olduysa bundan sonra oluyor. Kale arkasından polisin tavrına tepki yükseliyor. Kadınların, çocukların ve sakatların toplandığı bölüme gaz bombası ve biber gazları atılıyor. Taraftar, '' Cemaat dışarı !'' diye bağırırken, iki tane Polisimiz den birisi koşarak yakın mesafeden gaz bombası ateşliyor, bir diğeride, ''İnin.. gelin?'' diye bağırıp el işareti yapıyor. Sen bunları evde maç seyrederken nereden gördün? Diye soranlara, yukarıda dediğim gibi, teknoloji çağında çekilen görüntülerin sanal âleme anında servisinden diye cevap veririm!
İnsanların can güvenliğini sağlamakla görevli olanların böyle bir tutum içinde olmaları neyle izah edilebilir! Devletin bir kurumunun, toplumun bir kesimiyle kan davası gütmesi ve bunu her fırsatta değerlendirmesi nereye kadar devam edecektir? Bu tabloyu gören şehrin yöneticileri 20 li yaşlarında olan bu genç polisleri frenlemek için neden bir şey yapmazlar? Sayın valimiz, Diyarbakır gibi yüksek güvenlik gerektiren bir ilimizden gelmiş deneyimli ve tecrübeli bir Vali olarak olayların seyrinden neden haberdar değildir? Haberdar ise neden gereken emir ve talimatlar verilmemiştir? Yoksa, olayların bu hale gelmesini isteyen yeni Ergenekon vari yapılanmalar mı varıdır veya halen uzantıları devam mı etmektedir? Önümüzde ki haftalarda Çağlayan adliyesinde bir dava daha olacaktır. Her iki taraftan da arkadaşları yara alan gençlerin karşı karşıya gelmeleri sonucunda ne yapılacak, nasıl önlem alınacaktır? O gün geldiğinde, Bir gecede 80 bin yeni çeriyi Belgrat ormanlarında yok eden Devletin şedit yüzünü mü, yoksa Habur'dan giren örgütçüleri karşılayan Baba yüzünü mü göreceğiz?
Sayın Valimizin istifasını isteme sebebimin son damlası ise kupa töreninde yaşananlardır. Cenaze evinde Düğün kutlanmaz geleneğine rağmen böyle bir kararı Federasyona aldırtan güç, İlin en büyük mülki amirinin güvenlik endişesiyle sahada vermek istemediği kupa'yı verdirtip, kendisini hiçe sayıyorsa O makam da oturması kendisi adına üzüntü vericidir. Sevilen ve sayılan bir Vali olarak Sayın Mutlu'nun daha fazla yıpranmaması için derhal istifa etmesi gerekir.
Şenol ŞEN