Genellikle büyük şehir ünvanı almış garabet ve karmaşanın kol gezdiği bu yerlerde, sabahın daha güneşi yeni yeni yükselirken, mahallenin dar sokaklarında bir sorudur dolaşır durur: “Belediye ne tarafta, usta?” Kimi bu soruyu gerçekten yolunu bulmak için sorar, kimi ise içine gizlediği başka meseleleri çözmek için... Çünkü bilirsin usta, belediye bir binadan ibaret değildir; gitmek isteyenin dileği, şikâyet edenin sesi, çözüm arayanın da son umududur. Kaldırımda taş eksikse herkes belediyeyi hatırlar, sokak lambası yanmıyorsa yine belediye akla gelir. Ama yön soranı asıl ilgilendiren şey binanın konumu değil, o sorunun taşıdığı umut kırıntısıdır. Sen yine de sorana şöyle de usta: “BELEDİYE ŞU KÖŞEDEN DÜMDÜZ İLERİDE... AMA MESELE YÖN DEĞİL, DERDİN NE ONU SÖYLE.”
Çünkü bazen bir sorunun çözümü, aradığın tarafta değil, yanında yürüyen bir ustanın sözündedir.
Kurumlardaki sistem çökmesi bireyler ile başlar; Fedakârlığı şahsi çıkara, samimiyet riyaya; vefayı nankörlüğe, erdemi ahlaksızlığa; tevazu kibir yarışına, düzeni de sistem dışına itmenin neticesinde toplumdan uzaklaşan AHLAK, vatandaşa adres sordurur.
**Belediye Ne Tarafta Usta!!!**
Son yıllar da ve bugün görünen ve görünmeyen linçler ve yolsuzluklar. *Gelelim bugüne... Son yıllarda belediyelerde yaşananlar, artık “istisna” olmaktan çıkıp *yöntem hâline gelen* uygulamalarla anılır oldu. Yolsuzluk denildiğinde hâlâ çoğu kişinin aklına yalnızca “zimmet” ya da “nakit para” geliyor. Oysa yeni dönem yolsuzlukları çok daha **sofistike** (çok derin anlam), çok daha **örtülü** ve çoğu zaman **yasal kılıfla** yürütülüyor. Artık mesele “çalındı mı?” değil, algı operasyonları ile dikkat dağıtıp, önce yok etmek istediğine yapıştır iftirayı, siyasal linç haline getir, sonra gidenlerin hesabını sen yaparken, konu; ** “Nasıl paylaşıldı?” ** sorusudur.
Özellikle, Üsküdar Belediyesi’nin 2004 yılındaki seçilen belediye başkanı, akıl almaz bir örgüt ile yan yana gelip, geçmiş dönemi karalamak adına, tüm memurları hırsız göstermiş, iftira kampanyası ile siyasi LİNÇ operasyonları düzenlenmiş (şahsıma yönelik dosyası mevcut),
TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİ ve kendi tabirleri ile MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN devlet yönetiminden uzaklaştırma ve kalemini kırma yöntemi ile tüm TÜRKİYEDE, RANTIN İLK KAPANI VE KAPISI ARALAMIŞ OLDU. BÖYLE BAŞLADI HER ŞEY.
Şimdi madde madde yazalım;
1. **İhale Yolsuzluğu Değil, İhale Mühendisliği** 2886 ve 4734 sayılı yasalar, yıllar içinde defalarca **istisna maddeleriyle** delik deşik edildi. 4734 SAYILI YASA TAM 200 KEZ DEĞİŞTİ.
Sonuç?
-Aynı firmaların sürekli kazanması- Yaklaşık maliyetin bilerek şişirilmesi -Böl-parçala yöntemiyle doğrudan temin sınırlarının aşılması- Davet usulü ihalelerin “olağan” hâle gelmesi İhale artık rekabet için değil, **sonucu belli bir sürecin formalitesi** için yapılmaktadır. Bu bir yolsuzluk değil denirse, o zaman yolsuzluk nedir? DENK BÜTÇE İŞTE BU YÜZDEN BİR TÜRLÜ OLAMAZ.
2. Belediye Şirketleri: Denetimsiz DEV BİR ALAN..! Son yıllarda belediye şirketleri ve belediye AŞ EVLERİ, adeta **paralel bütçe** gibi çalışmaktadır. -Sayıştay denetimi sınırlı -Meclis denetimi etkisiz -Kamu İhale Kanunu çoğu zaman uygulanmıyor. Bu şirketler üzerinden: - Yüksek maaşlı yönetici atamaları kaldı ki Üsküdar Belediyesi’ndeki meclis üyelerinin atamalarını ve harcamalarını isim isim vermiştim. -Eş-dost-akraba istihdamı- Hizmet alımı adı altında kaynak transferleri yapılmaktadır.
Nasıl mı? Özellikle kentsel dönüşüm veya inşaat ruhsatlarındaki adı konmamış meçhul kaynaklar. Gelinen acıklı nokta, -Ne dedik, Şirket varsa, şeffaflık yoktur. Bu kadar net.
Bu konudaki önerim geriye dönük araştırma komisyonları kurulup, her kuruşun hesabı çıkartılmalı.
Şimdi birde renksiz sendikalara değinelim.
3. Sosyal Yardım mı?, Siyasal Sadakat mi? ** Sosyal belediyecilik, son yıllarda **hak temelli** olmaktan çıkıp, **sadakat temelli** bir yapıya bürünmüştür. Önce belediyede memur sendikaları tam yasal statü kazandı derken, Memurlara verilen ulufe dağıtma şekline girince, 657 sayılı memur artık “memur sendikası üzerinden” elinde çomak, tam tepesinde giyotin gibi duran sözleşmeler imzaladılar. Yani belediye başkanı ne tarafta ise sendika oraya evrilir ve memur devrilir.
Bu konuyu daha anlamlı hale getirip bir köşe yazısı daha oluşur, çünkü malzeme var.
Gelelim özellikle başka bir yolsuzluk kapısına; -Yardım listeleri; hiç merak edip bu yoksullar kimdir? Yardım nasıl ulaşır bir fikri olan var mı?-
GEÇMİŞ YILLARDAN, 2004 YILANA KADAR MUHTAR MAHALLENİN KAPISINI YAPISINI MAHALLENİN SAYISINI BİLİR BELEDİYE İLE MÜTHİŞ BİR KORDİNE SAĞLAR İDİ..! Şimdi muhtar değil, parti temsilcileri üzerinden şekillenir -Aynı aileye birden fazla kalem yardım gider- Gerçek ihtiyaç sahibi sistem dışında kalır Yardım alan ihtiyaç sahibi, hak sahibi değil; **minnet duyan seçmen** hâline getirilir. Bu, sosyal devletin değil; **siyasi tahakkümün** aracı yolsuzluğun dik alası oldu.
4. İmar: En Büyük ve En Sessiz Yolsuzluk Alanı**
İmar değişiklikleri artık “şehir planlama” değil, **servet transferi** aracıdır. -Elinde bir dosya ile dolaşan meclis üyelerinin, taşeron firmaları vardır, takip ettikleri Emsal artışları -Plan tadilatları -Yeşil alanın bir gecede ticaret alanına çevrilmesi sadecebir imza, milyonlar aktarılır. Bu milyonların kime gittiğini ise çoğu zaman kimse sormaz. Çünkü imar yolsuzluğu: -Geriye dönük iz bırakmaz -Parayla değil, **rantla** yapılır -En zor ispat edilen suçtur. Ama şehirleri en çok **öldüren** de budur.
SONRA GÖKLERDEN BİR SES GELİR; “HATA YAPTIK ALLAH AFFETSİN”
5. Denetim Var, Sonuç Yok felsefesi.
Sayıştay raporları her yıl yayımlanıyor. Usulsüzlükler, kamu zararı, mevzuata aykırılıklar açıkça yazılıyor. Peki sonra? - Dosyalar rafta kalıyor, sözler askıda, bir bakmışız, Sorumlular terfi ediyor! Kamu zararı “tavsiyeye” dönüşüyor Denetim var ama **hesap sorma yok**.
İşte sistem tam burada çöküyor ve çöktü. **Sonuç Yerine** Bugün belediyelerde yaşanan yolsuzluklar, birkaç kişinin ahlaksızlığı değil; **sistemin ürettiği sonuçlardır.** Şeffaflık yoksa, hesap sorulmuyorsa, denetim göstermelikse... Soru yine aynıdır:
**Belediye ne tarafta usta?**
Tam burada bir konuya uygun bir notu iliştirmek isterim, çünkü soracaksınız ne yaptın;
İşte cevap;
“31 Mart 2024 yerel seçimlerde Üsküdar Belediye Başkanlığı için adaylık sürecinde 10 adet ilginç proje hazırlığı yapıp, tüm altyapıları insana yönelik çalışmalarım oldu. Üsküdar’ın 33 mahalle muhtarı ile bire bir görüşmem neticesinde yeniden mahalle ve yeniden;
TÜRK KÜLTÜR VE AHLAKINA UYGUN MAHALLE projesini dile getirmiştim.”
“15 gün sonra seçime girmekten vaz geçtim. Neden?”
--- Halkın mı, rantın mı, yoksa sessiz çoğunluğun sırtından geçinenlerin seçimi mi olacak sorusuna cevap aradım. Sonuç rantın seçimine dönüştüğünü gördüğümden seçime girmenin bir anlam ifade etmeyeceğini düşündüm.
KISACA MUHTARLAR İLE İLGİLİ KISA BİR HATIRLATMA YAPAYIM.
Özellikle Üsküdar Belediyesi geçmiş yılların efsane muhtarlarını yaşayanları hürmet ile, ölenleri rahmet ile anarım. İsimlerini tek tek yazmak yerine tek cümle yazayım; HEPSİ MAHALLE DELİSİ, HEPSİ MAHALLENİN VELİSİ idi...
Şimdi soralım soruları;
**Muhtarlar Neden Sistem Dışına İtildi? **Sessiz Tasfiye** Muhtarlık kurumu bu topraklarda sadece bir idari birim değildir. Muhtar; mahallenin hafızasıdır, vicdanıdır, nabzıdır. Kimin aç olduğunu, kimin evinde yangın çıktığını, kimin çocuğunun okula gidemediğini bilir**. Tam da bu yüzden, sistem açısından rahatsız edicidir.
- Muhtar Fazla Bilir**
Muhtar; - Kim gerçekten ihtiyaç sahibi, - Kim yardımı haksız alıyor, - Hangi bina kaçak, - Hangi sokakta rant kokusu var, bunların hepsini bilir. Bu bilgi, kontrol edilirse **kıymetlidir**. Kontrol edilemezse **tehlikelidir**. Merkezî ve yerel iktidar için muhtar, **bağımsız kalırsa** sorun çıkarır. MUHTAR TARAF OLMALI.
- 5393 Sayılı Yasa: Yetkiyi Al, Sorumluluğu Bırak**
2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu ile muhtarların; - Bütçe üzerindeki etkisi sıfırlandı - Sosyal yardım süreçlerindeki rolü fiilen devre dışı bırakıldı - Belediyelerle hiyerarşik bağı koparıldı Muhtar vardır ama **yetkisi yoktur**. Sorumluluğu vardır ama **aracı değildir**. Bu bilinçli bir tercihtir. MAAŞ VE SİLAH VER SUSTUR.
- Sosyal Yardımın Muhtardan Alınması Tesadüf Değil**
Eskiden; - Yardım listesi muhtar üzerinden giderdi - Mahalle içi denge gözetilirdi.
Bugün; - Listeler parti teşkilatları, - Belediye şirketleri, - “Sosyal işler birimleri” üzerinden yürütülüyor. Çünkü muhtar, “Bu aile ihtiyaç sahibi değil” diyebilir. Sistem bunu sevmez, RANT SEVER.
- Muhtar Tarafsızdır, Sistem Taraf İster**
Muhtar seçimle gelir ama; - Parti listesi yoktur - İlçe başkanına borçlu değildir - Meclis grubuna hesap vermez.
Bu nedenle; - Yönlendirilemez - Pazarlık unsuru olmaz - Blok oy üretemez Modern belediyecilik, **sadakat ister**. Muhtar ise **denge** ister. İşte çatışma buradadır, BERTARAF ET.
- Mahalle Kültürü’nün Dağılması Bilinçli Bir Sonuçtur**
Muhtarın etkisizleşmesiyle; - Komşuluk ilişkileri zayıfladı - Mahalle meclisleri fiilen yok oldu - Yerel katılım göstermelik hale geldi Mahalle güçlü olursa, belediye **hesap vermek zorunda kalır**. Mahalle dağınık olursa, yönetim rahat, RANT SÜPER.
- Muhtar Susturuldu, Yerine Kim Geldi?**
Muhtarın yerini; - Belediye sosyal ekipleri - Taşeron firmalar - STK görünümlü yapılar aldı.
Bu yapılar; - Seçmen üretir - Bağımlılık yaratır - Denetim dışıdır.
Muhtar ise; - Soru sorar - İtiraz eder - Kayıt tutar Bu yüzden istenmez.
**Sonuç Yerine** Muhtarlar sistem dışına itildi çünkü: - Çok biliyorlardı - Fazla yakındılar - Tarafsız kalabiliyorlardı Bugün mahalle suskun, muhtar sembolik, belediye güçlü.
Ve soru hâlâ geçerli:
**Belediye ne tarafta usta?**
Mahalle’nin mi, Rantın mı, yoksa sessizliği yönetenlerin mi?
Her okurumu saygı ile selamlarım.
Kalın sağlıcakla.
Usta’dan selam olsun.













