Türk siyaseti için 7 Mayıs 2010 tarihi bir milattır. İnternette yayınlanan Baykal'ın skandal video görüntüleri ve istifası dengeleri alt üst etti. CHP'nin olağan kongresi öncesi kaset skandalı ortaya çıkmasa, 18 yıldır CHP Genel Başkanı ve müzmin muhalefet lideri olan Deniz Baykal tüm eleştirilere rağmen başkanlık koltuğunu hiç bırakmayacaktı.
Anayasa paketinin mecliste kabulünden ardından internete düşen ve yıllar önce kaydedildiği ortaya çıkan kaset olayının zamanlaması manidar. Yaşananların tesadüf olması ise imkansız.
Deniz Baykal kaset ile ilgili konuşmasında 'doğru' yada 'yalan' şeklinde bir beyanda bulunmadı. Sadece bu bir komplo dedi ve istifa etti. Buda kasetin doğru olduğu şeklinde yorumlandı. İlginç olan ise komployu AK Partinin üstüne yıktı, kendisine karşıt olan cepheyi genişletti.
Çoğu insan Baykal'ın geri döneceğini düşünüyor, komployu AK Partiye yıkmasına anlam veremiyordu. Ancak Baykal kendisine verilen metni okudu, rolü oynadı, suçu AKP'ye atarak CHP'yi temize çıkardı, Kılıçdaroğlu'nun önünü açtı. İstifanın ardından iki kez net olarak 'aday olmuyorum' diyen Kılıçdaroğlu aslında sadece oyun sırasının kendisine gelmesini beklemişti. Sipariş üzerine, Doğan medyasınında baskısıyla aday oldu, kazandı. Hayırlı olsun, inşallah beni yanıltır, uzlaşmacı ve yapıcı bir muhalefet lideri olurda kutuplaşmanın önüne geçer, komplo teorilerini boşa çıkarır.
Ben kasetin internette yayınlanmasıyla başlayan, Deniz Baykal'ın istifası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı seçilmesiyle devam eden sürecin çok iyi kurgulanmış bir oyunun devamı olduğunu, AKP'ye karşı Sarıgül ile çıktıkları yolda aradığını bulamayan Baronların senaryosu olduğunu düşünüyorum.
Yakın zamana kadar medya tarafından el üstünde tutulan, son yapılan anketlerde yüzde 7 oy oranına ulaştığı iddia edilen Mustafa Sarıgül'ün hale partileşemeyen siyasi hareketi TDH, Kemal Kılıçdaroğlu'nun solun yeni umudu olmasıyla birlikte dibe vuracaktır.
Sol ve kararsızların büyük bölümü CHP'de birleşecek, Kemal Kılıçdaroğlu partinin oyunu artıracak. Ancak 2011 genel seçimleri normal zamanda yapılırsa daha 15 ay gibi uzun bir süre var. Bu sürede başka olağanüstü gelişmeler olmayacağı ne malum!
İki haftadır yaşanılanlar ve bundan sonra yaşanacak süreç Anayasa değişikliğine endeksli. Önümüzde referandum var, aynı zamanda Anayasa değişikliği mahkemede görüşülecek, Yüksek Mahkemenin vereceği karar gündemi belirleyecek. Belki erken seçim olacak, belkide AKP'ye kapatma davası gelecek. Herkes kozunu kendine saklıyor, rakibin hamlesini bekliyor. Bakalım son gülen kim olacak!
*****
Hızlı değişen gündem benim gibi ayda bir yazı yazan birisini çok geride bıraktı. Sözlerimi kaset skandalından önce yazdığım ancak yayınlama fırsatı bulamadığım ''Sarıgül ikinci bir Uzan vakasıdır'' adlı yazımla sonlandırıyorum.
''Şişli...Türkiye'nin en büyük şirketlerine ev sahipliği yapan İstanbul'un ekonomideki gözbebeği... Ünlü sinema sanatçısı Fatma Girik'inde belediye başkanlığı yaptığı, neredeyse hiç altyapı sorunu olmayan, ana caddelerinin büyük bölümüne İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hizmet verilen, bir dönem yapılan yolsuzluklar ile Türkiye gündemine oturan bir ilçe...
Mustafa Sarıgül, elindeki maddi imkanları kullanarak, Şişli'de yaptıklarıyla siyasette yıldızını parlattı. Sağ-Sol, Alevi-Sunni, dil, din, ırk ayrımı yapmadan herkese eşit hizmet vererek halkın takdirini topladı.
İkinci bir Tayyip Erdoğan olma yolunda ilerleyen Sarıgül, CHP genel başkanlığına aday oldu ancak mensubu olduğu partide Baykal ve yandaşlarının olduğunu unuttu. Sen misin genel başkanlığa talip olan dercesine Anti-Demokratik uygulamayla partiden ihraç edildi. Hemde bu ihraç alnına kara leke sürülerek yapıldı, medya ve işadamlarıyla olan karışık ilişkileri ortaya çıktı.
Tayyip Erdoğan, yaşananların farkında, Sarıgül'ü bitirecek bilgi ve belgelere sahip, tıpkı Cem Uzan'da olduğu gibi... Ancak Sarıgül hareketi CHP'nin oylarını böleceği için dokunmuyor. Zaten iddiaların basına yansıyan kısmı dahi buna yeterli.
Ne zaman CHP ve Baykal, Sarıgül'ün ciddi bir rakip olduğunu kabul ederlerse, Erdoğan'dan önce bu belgeleri ortaya çıkarırlar.
Artık Mustafa Sarıgül'ün TDH'sinin 'Baron hareketi' olduğu netleşti.. Baronlar istedikleri potansiyeli yakalayamadıkları için Sarıgül'ün partileşmesini 2 kez ertelettirdi.
Sarıgül, istenilenin aksine AKP yerine CHP nin oylarını bölmekte. Bunun farkına varan Baronlar yeni bir arayış içine girebilir. Bu arayışların içerisinde Sarıgül'ün Demokrat Parti ile birleşmesi ve sağ-sol karışımı yeni bir vitrin oluşturulmasıda var. Solda Olağanüstü bir gelişme olmaz ise 2011 seçimlerine Sarıgül veya Sarıgül eksenli bir siyasi oluşumla gidilecek gibi görünüyor.''