''Gazete ve televizyonlara bakılırsa, seçimin gelecek yıl olduğunu sanırsınız'' dedi geçenlerde bir televizyon açık oturum konuşmacısı. Hiç de yanlış bir gözlem değil doğrusu. O eski heyecandan eser yok. Laiklik ve irtica gerilimi yok, herkesin nefesini tutup sonucunu beklediği MGK toplantıları yok, mevcut iktidarla didişip duran bir Cumhurbaşkanı yok. Bir zamanlar kimselerin güvenmediği ama son zamanlarda tıpkı batı ülkelerinde olduğu gibi çok az yanılma paylarıyla sonuçları doğru tahmin eden anketlerde durum değişmiyor. Görünen o ki yine 2007 seçimlerindekine yakın bir sonuç çıkacak, tabii dediğimiz gibi görünüşe bakılırsa. Toplum ara sıra yaptığı gibi toplu bir refleksle şaşırtıcı bir tepki verir mi bilinmez.
İşin garip tarafı, muhalefet partileri de bu durumu kabullenmiş gibi bir görüntü arz ediyorlar. Yaptıkları seçim çalışmaları biraz adet yerini bulsun kabilinden sanki. İktidar cenahı dillere destan bir seçim çalışması geleneğinden geliyor ama onlarda da ister istemez ''havada karada % 45-50, ne diye suratıma kapı çarpılmasına katlanayım?'' havaları seziliyor.
Aslında biraz yakından bakılınca seçim sürecinin böyle uyuşuk seyretmesinde başka faktörlerin de rol oynadığı görülebilir:
Birkaç gün önce gazetecilik icabı bir muhalefet partisinin ilçe merkezlerinden birindeyim. İlçe başkanıyla o bölgeden milletvekili adayı olan kişi birlikte yapacakları seçim çalışmaları üzerine fikir alışverişinde bulunuyorlar. Lafın bir yerinde ilçe başkanı ''geçenlerde bir toplantıda bizim gençler AK Parti'ye sert suçlamalar yöneltince oradaki dinleyicilerle tartışma çıktı. Çünkü oy vermişler ve siz ne kadar partinin yöneticilerini suçlar mahiyette konuşursanız konuşun, üzerlerine alınıyorlar. Dolayısıyla kimseyi suçlamadan sadece kendimizi anlatmamız lazım'' diyor. Sayın vekil adayı da ''öyle ya, çok doğru'' misali bir ünlemle cevap veriyor. Tıpkı ondan birkaç dakika önce ''kahve ve derneklere gideceğiz ama oyun oynayan adam bizi dinleyecek mi?'' şeklinde bir soru sorması da durumun vehametini ortaya koyuyor. Sayın vekil adayı kahve ve derneklerde sosyal ve/veya siyasi amaçlı toplantılar düzenlendiği zaman orada oyun oynanmadığını, yöneticiler tarafından bu durumun ayarlandığını bilmiyor. Üstelik tanıtım broşüründe 2007 seçimlerinde de aday olduğu yazıyor muhteremin.
''Muhterem'' ifadesini kara mizah olsun diye yazmadım, söz konusu kişi gerçekten muhterem bir insan ama iki dönemdir partisi tarafından aday gösterilen bir siyasetçi -tabiri mazur görün- racondan bu kadar habersiz olur mu? Yoksa aradan 4 sene geçti, bu zaman zarfında siyasetle uzaktan yakından ilgilenmedi de unuttu gitti mi yaptığı çalışmaları?
Anlaşılan Türkiye siyasetinde bazı yerleşik kavramlar artık tarihe karışmıştır. İktidardaki siyasi irade, hepsi ayrı tellerden çalan birkaç partiden oluşmamaktadır ve bu yeni bir durum da değildir. Öyle olsaydı, seçim sürecinde o partiler bile birbirini itham etmek gibi bir lükse sahip olabilirlerdi. Fakat şimdi görünüyor ki ortada siyasetin yarısını kaplamış bir iktidar partisi var ve muhalefetin en büyük malzemesi olan iktidara vurma gibi bir alternatifi dahi bulunmuyor. Tek alternatif, sorunlara gerçekçi ve akılcı çözümler üretmek.
Önümüzdeki dönemlerde değişen ve gelişen şartların olumlu getirilerini hep birlikte görmeyi umut ve temenni ediyoruz. Çözümler üzerine siyaset yapmak, korkular üzerine siyaset yapmaktan her halükârda iyidir.
Bülent ŞİRİN