Sur dışında yüksekçe bir tepe üzerine kurulan namazgâhlar, yağmur duası için kullanıldığı gibi hacca giden grupların uğurlandığı ya da karşılandığı, şenliklerin düzenlendiği, misafirlerin ağırlandığı yapılardır.
Topkapı Sarayı'nın içindeki kıble taşı
Topkapı Sarayı içerisinde müze olduktan sonra getirildiği düşünülen bir kıble taşı bulunmaktaydı. Yapılan araştırmalar sonucu sarayın içinde, saray erkânı vegünü birlik gelenler için onlarca namazgâh inşa edildiği ortaya çıkarılmıştır. Sadece Topkapı Sarayı'nda değil Yıldız Sarayı içinde bulunan Abdülhamid Namazgâhı gibi diğer sarayların içinde de namazgâhların bulunduğu bilinmektedir.
Daye Kadın Namazgâhı
Harem İskelesi Namazgâhı olarak da adlandırılan bu namazgâh Üsküdar'da beş sokağın açıldığı küçük bir meydanda bulunuyordu. Bu meydana açılan Daye Kadın Sokağı'nda aynı adla anılan bir de kitabesiz çeşme var. Namazgâha ait kıble taşı ve seddi günümüze ulamamıştır. Yöre insanı Sultan III. Selim'in dayesi (sütannesi) olduğuna inandığı bir cariyenin burada oturduğuna ve bu eserleri vakfettiğine inanmaktadır.
Esma Sultan Namazgâh Çeşmesi
1779 yılında Sultan III. Ahmed'in kızı Esma Sultan tarafından kocası Muhsinzade Mehmed Paşa'nın ruhunu şâd etmek için yaptılırak çeşme ve namazgâh Eminönü, Kadırga Meydan Parkı (Cinci Meydanı)'ndadır. Namazgâh o döneme hâkim olan Barok üslûbunda inşa edilmiş ve süslenmiştir.
Çeşmenin üzerinde bulunan namazgâha 19 basamakla çıkılır, etrafı 76 santimetre yüksekliğinde bir korkulukla çevrilidir. Üzerindeki kitabeler devirin ünlü şairi Tevfik Efendi tarafından kaleme alınmıştır.
Hüseyin Avni Paşa Namazgâhı (Paşa Limanı Namazgâhı)
Boğaz'ın başında, Paşa Limanı'na ihtişamla oturan ve bir kartala benzeyen bu eser devrinin çeşme mimarîsinin ve taşçılık sanatının şaheseridir. Namazgâh, Hüseyin Avni Paşa tarafından 1874 yılında aynı adla anılan çeşmenin üzerine teras şeklinde inşa edilmiş.
Önceleri bu bölümde bir kır kahvesi hizmet vermekteyken günümüzde burası bahçe olarak kullanılmaktadır.
Kadınlar Çeşmesi Namazgâhı
1786 yılında Nakşî Kadın (Nakşidil Valide Sultan) tarafından vakfedilen eser Beyoğlu, Piyalepaşa, Büyük Piyale Mahallesi, Atak Sokağı'nda yer alıyor.
Nakşidil Valide Sultan'ın daha cariye iken vakfettiği ve kitabesinde de adının Nakşî Kadın olarak geçtiği namazgâh dikdörtgen çeşmenin su haznesi üzerine inşa edilmiş. Beyoğlu, Piyale paşa'da bulunan namazgâhın etrafı taş korkuluk levhalar bulunuyor. Kıble taşının üzerinde yer alan ve Sultan Abdülhamid'e ait olan tuğra ise tahribata uğramış.
İstanbul'da çeşmesi, kıble taşı, zemini ve konumuyla tam anlamıyla namazgâhlı çeşme olarak en sağlam ve oynanmamış şekilde günümüze gelebilen ender örneklerdendir.
Eme Dübük'ten Nakşidil'e
Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları adlı eserinde Nakşî Kadın'ı şöyle anlatır: ''1766 senesinde Martinik adasında Dübük ailesinden bir kız dünyaya gelir. Bu kız Napolyon'un ilk zevcesi Jozefin'in kardeş çocuğudur. Bu matmazel Eme Dübük tahsil için Fransa'ya gönderilir. Tahsilini Nantes şehrinde bir manastırda rahibe kisvesi altında yapar. 1784'de 18 yaşında iken Martinik'e dönmek üzere yola çıkar. Bindiği gemi fırtınaya tutulur. Batmak üzereyken bir başka gemi yetişir ve kazazedeleri kurtarır. Bu gemi Cezayir korsanlarının eline düşer. Cezayir Dayısı güzel Fransız kızını İstanbul'a gönderir. Matmazel Eme Dübük, Sultan Abdülhamid'in cariyesi iken Şehzade Mahmud'u doğurur. Ve neticede Nakşidil Valide Sultan olur.''
Küçük Çamlıca Namazgâhı
1654 yılında Sultan IV. Mehmed tarafından çeşme ve namaz sofası olarak inşa ettirilen eser Bulgurlu ve Cennetâbad Kasrı Namazgâhı olarak da biliniyor. Namazgâhın taşı 1835 yılında Sultan II. Mahmud tarafından diktirilmiş. Kıble taşı daha sonra kaldırılmış ve aynı yerde 1976 yılında inşa edilen caminin içine konulmuştur.
Okmeydanı Namazgâhı
Sadece pehlivanların girebildiği İstanbul'un ilk büyük namazgâhı.
Okmeydanı Mescidi olarak da bilinen eser Okmeydanı'nda, Fatih Sultan Minberi Caddesi'ndeki Yıkık Camii yakınında yer almaktadır. Namazgâh eski hüviyetini kaybetmiş, yükseltilmiş sekisi hemen hemen yok olmuştur. Minberi ise ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilen eser mihraplı-minberli ordugâh namazgâhlarındandır. Eserin günümüze gelebilen parçaları Gürcü Mehmet Paşa tarafından 1625 yılında inşa ettirilen ve 1714 yılında Sultan III. Ahmet tarafından yenilenen on basamaklı minberde kullanılmıştı. Günümüze ulaşamayan kitabe hakkında bilgiye pek çok kaynakta rastlanır.
Okmeydanı okçulara tahsis edilmiş bir talim meydanı olduğu için, geniş saha içerisinde pek çok nişane ve yapı bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet bu meydan için ''Üzerine hiçbir şekilde bina yapılmasın, hayvan otlatılmasın, Hıristiyan ve Yahudi sokulmasın! Eğer mümkünse üzerinden kuş bile uçurulmasın!'' diye ferman buyurmuş. Mübarek addedilen bu meydana kabza olan pehlivanlardan başka kimse giremezdi.
Anadolu Hisarı Namazgâhı
Anadolu Hisarı'ndaki içinde mihrabı ile minberi bulunan açık hava cami hüviyetinde olan Hisar Namazgâhı ise son yıllarda restore edilmiştir. Bunun bir benzeri ise daha büyük olan Okmeydanı'ndaki Atıcılar Namazgâhı'dır. Anadolu yakasında Selimiye Kışlası ile Harem İskelesi arasında bulunan Kavak Sarayı Namazgâhı, namazgâh mimarîsinin günümüze kadar gelebilmiş nadir örneklerindendir. XVI. yüzyılda inşa edilen Eski Bağdat kervan ve sefer yolu üzerinde bulunan namazgâhların en eskilerinden biri olan Ayrılık Çeşmesi Namazgâhı ve Bostancı'daki Çatalçeşme Namazgâhı'nın ise bugün yalnızca çeşmesi bulunmaktadır.
Ayrılık Namazgâhı
Namazgâh, İbrahim Ağa semtinde ve Ayrılık Çeşmesi mevkiindedir. İki yanından Taş Köprü Caddesi ile Saray Ardı Sokağı geçmektedir. Üsküdar'ın en büyük namazgâhlarından biri idi. 18.50 metre uzunluğundaki iri kesme taş set duvarı yalnız sokak tarafında kalmış olup diğerleri yok olmuştur. Arazinin meylinden dolayı bu taraftaki duvarın yüksekliği oldukça fazladır. Namazgâh arsasına birçok gecekondular yapılmıştır. Kıble taşı kayıptır. Yalnız, mermer bir kuyu bileziği ve hayvan sulamağa yarayan kaba taştan yapılmış bir yalak mevcuttur.
Namazgâhın hangi tarihte yapıldığı belli değildir. Yalnız karşısındaki Ayrılık Çeşmesi 1009 (1600-1) tarihinde Darü's-saâde Ağası Gazanfer Ağa tarafından yapıldığına göre bu sıralarda inşa olunduğu söylenebilir. Fakat bu kesin değildir. Türk-İslâm Eserleri Müzesi'nde 3336 No. ile kayıtlı İbrahim Paşa Suyolu Haritası'ndaki resimden namazgâhın alelâde bir kıble taşından ibaret olmadığı bir kapısı, merdiveni ve sütunlar üzerine oturtulmuş bir külâhının bulunduğu görülmektedir. Namazgâh bir minber şeklinde olup cuma namazı kılınabilecek biçimde muntazam kesme taştan yapılmıştır.