Ünlü edebiyatçılarımızdan Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserinde, Çamlıca'da bulunan namazgâhı şu şekilde tablolaştırmaktadır:
"Eskiden küçük büyük her çeşmeyi iri gövdeli bir çınar yahut da servi beklerdi. İşlenmiş mermerin üstüne aydınlığın nimeti onun fırınında pişmiş taze bir ekmek gibi düştüğü gün, mimari kendisini bulmuş sanılır. Mimarın veya hayrat sahibinin diktiği ağacın büyüdüğünü görüp görmemesinin ehemmiyeti yoktu. Dikilmiş olduğunu bilmesi yeterdi. Bilirdi ki toprağa emanet edilmiş bir ağaç; mahalleye, semte, şehre hâttâ cemiyete ve bütün bir imana emanet edilmiş bir değerdir.
Bazen bu çeşmenin haznesi küçük bir set olur. Namazgâh teşekkül ederdi. Balıklı'ya giden yolda küçük mezarlığıyla bunlardan biri vardır. Fakat benim en sevdiğim, Küçük Çamlıca'da, altından Avcı Mehmet devrinin bir çeşmesi akan settir. Bu ilhamlı taraçanın Marmara'ya bakan tarafında, güneşin altında benekli bir hayvan sırtı gibi kabaran çifte kartal sokağı vardır. Bu adı nereden vermişler? Acaba IV. Mehmet'in av merakının bir yadigârı mı? Yoksa aynı hastalığa tutulmuş bir başkasından mı geliyor? Yahud sadece tesadüfün bir cilvesiyle mi bu çeşme ile sokak birleşiyorlar? Şurası var ki IV. Mehmet Çamlıca'yı seviyordu ve bu Namazgâh'ın civarındaki köşk, hâttâ bir cami yaptırmıştı. Hal'inden evvelki sıkışık günlerde burada avlanmıştı."