Bugüne pek azı ulaşabilmiş olsa da dillere destan bir su potansiyeline sahip olan Üsküdar'ın su yapıları açısından sergilediği zenginlik, muhtemelen zamanında, bugünümüzden çok daha görkemliydi. Bunun, su yolcuları, sakalar, sebilciler gibi kültürel ve folklorik unsurları ne yazık ki tarih kitaplarında ve kartpostallarda ya da nostaljik Ramazan panayırlarında kalmıştır.
Çocukluğumuzda, Terkos'un sık sık kesildiği sıcak yaz günlerinde Atik Valide Camii'nin şadırvanındaki acı su ile serinlemeye çalıştığımız, güğümlerle sıra olup eve su taşıdığımız günlerden bugüne, her şey gibi, sular ve su ile kurulan dostluklar da değişti. Artık sayıları parmakla gösterilecek kadar azalan eski ahşap evlerin yerinde yükselen devasa beton bloklar arasında, artık gerçek işlevini yerine getiremez olmanın sıkıntısıyla süklüm püklüm duran bu ata yadigârları ile olan ilişkilerimiz de! Özellikle yerel yönetimlerin çabası ile ayakta kalmaya çalışan bu eserlerin nasıl bir kültürü barındırdığını, son zamanlarda yazılan eserler, bir parça da olsa ortaya koymayı başarmıştır.
Kaybolan eski tatları yerine koyabilmek mümkün olmayabilir. Ama sonraki nesillere kendilerini tanıtmaya çabalayan bu eserlerin geleceğe intikal etmesini sağlamak, öncelikle kendi kültürümüze olan borcumuzdur.