Üsküdar, Yan Gözle Cihangir'e Bakar!

Yazarların, sanatçıların kısacası ünlülerin yaşadığı İstanbul'un iki güzide semti Üsküdar ile Cihangir arasında gizliden gizliye bir rekabet yaşanıyor.

Üsküdar, Yan Gözle Cihangir'e Bakar!
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Google News'de Takip Et
 

Aslında Üsküdar, tarih boyunca hep Cihangir'in önünde olmuş. 1990'ların ortasından itibaren ise Cihangir, medya desteğiyle Üsküdar'a çalım attı!

Ancak yeni sakinleriyle Üsküdar, yeniden revaçta. Üsküdar'ı daha çok gelenekçi diyebileceğimiz isimler tercih ederken, Cihangir'in sakinleri sol gelenekten gelen ünlülerden oluşuyor.

İstanbul'un iki güzide semti Üsküdar ve Cihangir arasında son yıllarda gizliden gizliye bir rekabet söz konusu. Aslında bunun adına rekabet de denmez! Belki tatlı bir çekişme... Üsküdar, tarih boyunca hep Cihangir'in önünde olmuş. 1990'ların ortasından itibaren Cihangir ünlü sakinleri sayesinde Üskadar'a çalım atsa da, son yıllarda yeni sakinleriyle bu tarihî semt yeniden revaçta olmaya başladı.

Türk edebiyatında yazar ve şairler arasında Cihangir-Üsküdar diye bugünküne benzer bir çekişme vardı mıydı? Bu soruya evet ya da hayır demek mümkün değil; ama kaynaklara baktığınızda böyle bir çıkarımda bulunmak da zorlama olmaz. Mesela Yahya Kemal denilince akla Üsküdar gelir. Üsküdar'ı şiirlerinde en iyi o anlatır. Yahya Kemal için Cihangir'in bambaşka bir yeri vardır. Son yıllarını da zaten Cihangir'e yakın olan Beyoğlu Park Otel'de geçirir. Ama Cihangir'den gördüğü Üsküdar'a da methiyeler dizer: "Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangirden bak! / Bir zaman kendini karşındaki rü'yaya bırak!..."

Yahya Kemal sadece bir örnek. Edebiyatımızda, sanatımızda bu iki semte de vurgun olan birçok sima görmek mümkün. Bu isimler arasında küçük bir ayrıntı dikkatimizi çekti. Bazı istisnalar olsa da Üsküdar'ı daha çok gelenekçi diyebileceğimiz isimler tercih ederken, Cihangir'in sakinleri sol gelenekten gelen isimlerden oluşuyordu. Biz de bunlara ve geçmişe takılıp kalmadan Üsküdar ve Cihangir'de oturan yazar ve sanatçıların izini sürdük. Bu isimlerin bazılarına 'Neden bu semt?' diye sorduk. İşte aldığımız cevaplar...

***

Üsküdar'ın iklimi, karşı tarafın ikliminden farklıdır

Beşir Ayvazoğlu (Yazar): "Yedi yıldır oturduğum Üsküdar, başından beri oturmak istediğim semtti. Ulaşım kolaylıkları, özellikle vapur ve motorla Avrupa yakasına geçiş imkânı ve zevki, Üsküdar'ı tercih sebeplerim arasındadır. Bir de ancak Üsküdar'da yaşayanların veya yaşamasa bile okuyarak bilgilenenlerin bilebileceği farklılıkların cezbediciliğinden söz edebilirim. Hakikaten Üsküdar'ın iklimi, karşı tarafın ikliminden farklıdır, lodosu, karayeli, baharı, yazı... Üsküdar'da Çamlıca havası eser, dersem ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olurum. Salacak sahilinde yürümek ve güneşin batışını yahut güneş batarken vapurla dönüyorsanız Üsküdar evlerinin camlarındaki yangını seyretmek, Kuşkonmaz Camii civarındaki sahil kahvelerinden birinde oturup çay, kahve içerek oltacıların heyecanına ortak olmak, sevimli Üsküdar çarşısında gezinerek alışveriş etmek, Mihrimah, Gülnuş Valide veya Atik Valide camilerinden birinde cuma namazı kılmak, ara sıra uğrayıp Aziz Mahmud Hüdai'ye selam vermek, eski Üsküdar sokaklarına dalıp hâlâ nefes alıp veren geçmişi hissede hissede yürümek, Çamlıca'dan yahut Fethi Paşa Korusu'nda Boğaz'ı ve karşı sahilleri seyretmek... Bunlar Üsküdar'da yaşamanın ayrıcalıklarıdır. Ve tabii benim gibi hayatını okuyup yazarak idame ettirenler için Üsküdar'ı tercih etmenin göz ardı edilmemesi gereken bir sebebi daha var: Bağlarbaşı'ndaki zengin ve modern İSAM Kütüphanesi. Sadece bu kütüphane bile, benim gibi birini Üsküdar'ı tercih için yeterli olabilir."

***

Üsküdar, insanın ruhunu okşar

İskender Pala (Yazar): "Biz Bağlarbaşı'nda oturuyoruz. Evimizin manzarası yoktur ama en azından vapurla yolculuk yapabilir konuma gelmek, İstanbul'da yaşamak için önemli bir göstergedir. Tarihsel arka planı bu semte bir kimlik biçmiş ve o kimlik dolayısıyla Üsküdar'da ruhunuzu okşayacak pek çok şey bulabilmeniz mümkündür. İstanbul'un başka semtlerinden daha iyi olduğu söylenemez, ama daha kötü de değildir. Bu coğrafyada Kabe toprağı diye tanımlanacak bir yerde oturmak hiç olmazsa mukabele usulü okunan bir ezan duyabilmek, biraz yukarıya çıktığınızda bir sadaka taşıyla, bir saka sebilini aynı anda bir yerde görebilmek, yahut derin boşluklar ve uzaklıklar arasında uzayıp giden serviler altında bir ölümü hissedebilmek bu semtte çok kolaydır. Üsküdar'ın pek çok yerine uğrarım; Şemsipaşa bir duraktır, Üsküdar meydanına indiğiniz zaman Memduh Cumhur'un eczanesi bir duraktır, bir dostla karşılaşıp Kanaat Lokantası'nda çorba içersiniz, öbür tarafından Paşalimanı'na yürürsünüz. Mihrimah Sultan'ın hatıraları vardır, küçük Sinan Paşa'dan tutun da Valide Sultan'ın ruhaniyetiyle, ta 3. Ahmet'in, 3. Selim'in Üsküdar sahil sarayını hatırladığınızda da bütün bir tarihî birikimin estetik boyutunu anlayabilirsiniz."

***

Kendimi kutsal bir yerdeymiş gibi hissederim

Nuriye Akman (Gazeteci-Yazar): "2003'ten beri Üsküdar'dayım. İki senedir yazları Adalar'a gidiyorum. Ben Ankara'da uzun yıllar oturdum, ama bir gün İstanbul'a taşınacağımı ve Üsküdar'da yaşayacağımı biliyordum. Bunun nedenini bilmiyorum. Burada diğer semtlerde olmayan değişik bir hava var. İstanbul'un bütün karmaşasını burada görmek mümkün ama öyle yerleri var ki, hakikaten bambaşka bir atmosfer sunuyor insana. Ayrıca Üsküdar'dan Avrupa yakasını seyretmeyi çok severim. Biz Doğulu toplumuz, kökenimiz Asya'dan geliyor. Gözümüz ise hep Batı'da... Üsküdar bana bu duyguyu hatırlatıyor. Bir de Üsküdar'ın hemen girişi Harem'dir. Bu çok manidar. Harem, Mekke'yi simgeler ve padişahın Mekke'ye gönderdiği Sürre Alayları'nın toplanıp yola çıktığı yerdir. Bu nedenle kendimi biraz kutsal bir yerdeymişim gibi hissettirir. Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçtiğim ve ayağımı Üsküdar toprağına bastığım an huzur duyarım."

***

Üsküdar'da yaşadığım için Allah'a şükrederim

Kenan Işık (Sanatçı): "Önce Emirgân'da oturdum, hemen caminin karşısında, çınar altında. Terasına baharda kestane çiçeklerinin yığıldığı 40 metrekarelik bir evde. Evlenince yeni ev derdine düştük. Tek arzumuz yine Boğaz semtlerinin birinde, böyle bir ev bulmaktı. Çok aradık ve nihayet Kandilli, Sıraevler Sokak'taki 15 numaralı evin bahçe katını satın aldık. Yan komşumuz tarihî bir Ermeni kilisesiydi. Karşısında da bir zamanlar şaşalı günlerinden izler taşıyan çift merdivenli yıkık bir konak. 50-60 metre yürüyünce ileride Adile Sultan Sarayı... Saray dediysem bir harabe. Bugünkü haline bakmayın siz, o zaman muhteşem bir harabeydi ve bu ihtişamı tamamlayan Boğaziçi manzarası... Kandilli uykularda yüzerken ışıldayan Bebek Arnavutköy ve Rumeli Hisarı, söylemesi biraz ayıp ama evimizin terasında, mutfağında, çalışma odasında da aynı sihirli manzara vardı. Yürüyüşe çıkılırdı, hemen Adile Sultan Sarayı'nın yanından kıvrılınca mor salkımların, erguvanların baş döndüren cümbüşü içinde Boğaz'a iner, insana kendini bir heykel müzesinde hissettiren 10-15 mezarın kıblesine dikilmiş mezar taşları... Cümbüş devam eder, Kandilli Camii'nin içinden sahile inersiniz. Kıbrıslı Abut, Kont Ostrogot vb. yalıların önünden yol bitene kadar yürürken geçmiş zamanları düşünürsünüz. Döner iskeledeki bankta oturur, bir sigara tellendirirsiniz belki. Dünyanın bir bucağından gelip, öbür bucağına giden gemilere eşlik eden yelkovan kuşlarını, martıları seyrederken... İskelenin karşısındaki yokuşa kendinizi vurunca İstanbul'un, en İstanbul'a benzeyen sokağında bulursunuz kendinizi. Sıraevler'e sapmaz devam ederseniz, yine tarih, yine o eski zamanlar bahçe sokaktaki kilise hâlâ faaldir, rica edersiniz girip gezebilirsiniz de... Biraz ötesi Vaniköy sırtlarıdır... Sonrası biraz önce tarif ettiğim evde kahvaltı. Kandilli'deki ev depremde çatlayıp patlayınca taşınmak zorunda kaldık, şimdilerde onarılıyor, aklım hâlâ orada. Ara sıra da olsa Kandilli'nin bülbülleri ziyaretimize gelmeyi ihmal etmiyor. Onlara binlerce teşekkür. Ama Üsküdar, günbatımı aynı günbatımı, Mihrimah Sultan, Atik Valide Camii, Kızkulesi ve sahil. Kanaat Lokantası, vapur telaşları, Kuzguncuk..."

***

Mütevazılığını severim...

İsmail Kara (Yazar): "1973 sonbaharından beri bu güzel beldedeyim. Önce 4 yıl Bağlarbaşı'nda İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'nde (şimdi Marmara İlahiyat Fakültesi) yatılı öğrenci olarak okudum. İstanbul'un tarihî mekânlarına ve sahaflara "zorlu" ve zevkli seferlerimi buradan yaptım. Etraf bugün kimseye inandıramayacağınız kadar yemyeşil, ağaçlık ve bomboştu. Yurdun pencerelerinden otlayan sağmal hayvanları seyreder, köylerimizi hatırlardık. Sonra bir buçuk yıl Zeynep Kâmil'de, Denizevler'de oturdum. İskeleden Denizevler'e yaya gidip geldiğim çok olmuştur. 15 yıl İcadiye'de Kuzguncuk'a inen bir cadde üzerinde oturdum. Uzaktan da olsa Boğaz'ın havasını fark ettim, ağaçlı dik yokuşlarını gördüm. 1995'ten beri de ev Bulgurlu'da Fakülte Bağlarbaşı'nda. Her şeyden önce Üsküdar vapurunun, iskelenin ifadelere sığmayacak kadar geniş ve derin bir tarihi var içimde. Hatıralar, insan yüzleri, eda ve sadalar, kokular, renkler, rüzgâr... Büyük yapılardan daha çok mütevazı unsurları sevdim Üsküdar'da; bodur mescitler, küçük türbeler, eğilmiş bir mezar taşı, hâlâ tanınabilecek metruk bir namazgâh, servi, eli belinde ahşap ev, yarıya kadar toprağa gömülü çeşme, yokuş yukarı ve tatlı dönemeçli taş sokak, tekke kalıntıları, mor salkım, boş ve düzensiz bahçe, tatlı su, Trabzon hurması... Üsküdar'ı çok gezdim ama çalışma hayatım eski Üsküdar'ı adım adım ve gönlümce gezmeme müsaade etmedi bugüne kadar. İlk fırsatta onu da yapacağım."

***

Bu semtte herkes kedilere düşkün

Halit Refiğ (Yönetmen): "Cihangir'e 1967'de taşındım. O tarihte benim için en çekici tarafı meslektaşlarım Metin Erksan, Atıf Yılmaz ve Duygu Sağıroğlu ile komşu olmaktı. Cihangir meslek alanım Beyoğlu'na, bağlantım olan o zamanki Güzel Sanatlar Akademisi, şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi'ne eşit uzaklıktaydı. Merkezî bir konumdaydı. Cihangirlilerin kedilere olan düşkünlüğü de benim bu semte olan bağlılığımı güçlendirdi. Gurbet Kuşları, Kurtar Beni, Fatma Bacı, Gelinlik Kız gibi birçok filmimde Cihangir'i mekân olarak kullandım. Bizim için yaşanması gittikçe sıkıntılı hale gelen İstanbul'da kalmak zorunlu ise, gene de Cihangir'den başka bir semte taşınmayı düşünmüyoruz."

***

Sultan Süleyman'ı hatırlarım hep...

Orhan Duru (Yazar): "Cihangir tarihi dolayısıyla İstanbul'un çok önemli semtlerinden biridir. Öncelikle Cihangir semtinin adı Kanuni Sultan Süleyman zamanına dayanır. Ne yazık ki onun çok parlak olan şehzadesi, Sultan Süleyman tarafından öldürülmüş ve bu nedenle semte Cihangir adı verilmiştir. Bu acıklı öykü tarihimizde unutulmamıştır. Semtin dokusu, atmosferi, havası, semtte oturan insanlar ve yaşam biçimleri kendine özgüdür. Cihangir'in özellikle hayvanları, kedileri ve köpekleri birbirleriyle güzellikte yarışırlar. Cihangir benim için her yere yakınlığı ile rahatlık ifade ediyor."

***

Uyumlu ve bozulmamış bir semttir

Sezer Duru (Yazar): "Ben Orhan Duru ile evlenip Ankara'ya gitmeden önce de Cihangir'de ebeveynimle oturmakta idim. O zamanlar hem sosyoloji okuyor hem de Tünel'deki Alman Kültür Merkezi'nde çalışıyordum. Bu nedenlerle bu semti seviyor ve rahatlığını biliyordum. Ankara'dan yeniden İstanbul'a döndüğümüzde de gene Cihangir'de yaşamak istedim ve Akarsu Caddesi'nde bir ev kiraladım. Evin arkadaki geniş balkonundan eski İstanbul silueti bütünüyle gözüküyordu ve bu da insanın içini açıyordu, çünkü benim için İstanbul demek sur içi kenti, eski İstanbul demektir öncelikle. Ayrıca çok değişen İstanbul'un Cihangir semti kendi içinde son derece uyumlu, bozulmamış mimari dokusuyla durmaktaydı. Bir kentin bozulmuşluğu bizim anılarımızı da yok eder, kendimize yabancılaşırız. İşte İstanbul'da ne yazık ki bu gerçekleşti, neyse ki bazı semtler eskisi gibi duruyor, buna Sultanahmet'i, Boğaz'ın Arnavutköy'ünü ve de Cihangir'i sayabiliriz. Daha sonra sanat çevrelerinden, basından, üniversiteden birçok kişi yerleşti ve burası adeta bir sanatçılar semti haline geldi. Yayınevlerinin çoğunun da buralara, yani Beyoğlu'na taşınması, her ne kadar Cağaloğlu atmosferini kökünden kazıdıysa da, bizim gibi yazıyla uğraşan insanlar için iyi oldu. Yürüyerek Karaköy'e, Eminönü'ne, Tophane'den tramvaya binilerek hızla Sultanahmet'e ve Kapalıçarşı'ya gitmek çok kolay. Bir de Avrupalı, özellikle de Fransız ve Alman sakini vardır ki, bu da semte kozmopolit bir hava verir."

***

Ezan seslerine kilisenin çanı karışıyor

Emine Ceylan (Fotoğraf Sanatçısı): "Elbette Cihangir'de oturmayı seçmemde semtin tarihi, geçmişi, dokusu, atmosferi etkili oldu. Yalnız oturmuyorum, orada çalışıyorum da. Cihangir'in eski çatılarına bakarak, adeta tanıdığım, kimi kez doğumuna, büyüdüklerine tanık olduğum martılarla içli dışlı yarenlik(!) ederek, uzakta sisler içinde görünen Saint Antuan Kilisesi'ni seyrederek kahvaltı ediyorum. Ezan seslerine kilisenin çan sesleri karışıyor, Boğaz'ı göremesem de vapur düdükleri kıvrım kıvrım uzanan Boğaz'ı gözümün önüne getiriveriyor. Cihangir'in kozmopolit oluşunun, mahalle havasının hâlâ yaşıyor oluşunun, Beyoğlu'nun bir tık ileride oluşunun da bu semti seçmemde etkisi var. Tabii her sokakta pıtrak gibi çoğalan kafe barların artışından memnun olmadığım gibi, endişelendiriyor da beni. Atölyemin karşısındaki Kahvedan, Özkonak Lokantası, Beyoğlu'ndaki Kaktüs, Aslıhan pasajındaki sahaflar, Homer ve Simurg Kitabevi, Pera Müzesi, altındaki güzel kahve, Santa Maria Draperis Kilisesi, balık pazarı, Hüseyin ve Sait'in eskici dükkanları, Çukurcuma'daki Şelale'nin dükkanı sıklıkla uğradığım yerler."

***

Cihangir'de yaşamak rütbe gibi algılanıyor

Mehmet Güleryüz (Ressam): "2000'den beri Cihangir'deyim. Burası eskiden beri seçkin bir semttir. Atalarımın hatırlarında da çok önemli bir yeri vardır. Ermenilerin, Rumların ve Türklerin birlikte oturduğu bir semttir. İstanbul'un yapısı bu birliktelik üzerine kuruludur, Cihangir'de bunu daha çok hissedersiniz. Şimdilerde daha çok sanatçıların oturduğu bir yer oldu. Yeni açılımlar, kafeler var. Ben doğrusu oralara gitmiyorum, eski eserleri araştırdığım Çukurcuma'da gezmeyi severim. Semt degrade edildi, başka bir rütbeye çıkarılıyor, aktüel rütbe diyelim buna. Moda haline getiriliyor. Ancak burada yaşayanlara karşı haksız bir küçültme olduğunu da söylemeliyim. Hem onların hayatına özeniliyor, dedikodusu, magazini yapılıyor, hem de en ufak bir yanlışları görüldüğünde kötü bakılıyor. Bu da bizim aşırılıklarımızla ilgili; ya gereksiz yükseltir ya da gereksiz alçaltırız. Ben İstanbul'u babamın kılavuzluğunda tanıdım. Babamın kendine özel turları vardı, ani bir kararla, beni alır, şehrin bir yerine götürür ve orayı anlatırdı. Sokak sokak, taş taş kitabeleri, mezar taşlarını okuyarak öyle dolaştırırdı. Üsküdar'ı ya da Kadıköy'ü böyle tanıdım. Mesela 'Örnek Bağı' vardı, buraya üzüm yemeye giderdik... Sahip olduğumuz kültürü tanıtmak, devretmek gibi bir derdi vardı."

***

Dizi filmciler baştan çıkardı semtimizi

Haydar Ergülen (Şair): "Cihangir'e 'eş durumu'ndan geldim desem yeridir. 13 yıl olmuş geleli. O zamanlar şimdiki gibi pek revaçta değildi semtimiz, yüzü gözü bunca açılmamıştı daha. Taksim'in hemen yanında, hafif mahcup, içedönük, hanım hanımcık bir ev kızı gibiydi. Bohemler, entelektüeller, enteller, yabancılar, ama en çok da dizi filmciler baştan çıkardı semtimizi, 'yarı meşhur ünlüler cenneti'ne dönüştü. Evler baştan çıkınca kiralar durur mu, onlar da aldı başını gitti! O yüzden belki de Cihangir'deki son yılımızdır bu. Firuzağa kahvesine giderim ara sıra ve sabahları çok erken. Kızımız Nar doğduğunda geçen yıl parka götürürdük, o da yıkıldı, yolgeçen hanına dönen Cihangir'e otopark lazım! Ben de 2010 İstanbul projesi için Cihangir üstüne bir kitap yazacağım, Yahya Kemal'in "Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir'den bak!" demesinin tersine, belki de taşınıp Cihangir'e uzaktan bakmak daha iyi olur!"

***

Ayasofya'yı, Sultanahmet'i buradan izliyorum...

Lale Müldür (Şair): "Hayatımın en gizli ve gizemli olaylarından birini anlattırdınız bana. Uzun süre düşündüm, bunu romanda mı yazayım yoksa size mi söyleyeyim diye... Çok şanslısınız. Cihangir'de oturmamın başlıca nedenini, güzelliğinde aramam olabilir. Cihangir'de oturmamın başlıca nedeni, tam karşımda bulunan Sarayburnu'nda Topkapı Sarayı'nın içinde Kutsal Emanetler'in bulunması. Çocukken bilinçsiz bir şekilde büyük bir ayak çizmiş, altına 'Peygamberin Ayağı' diye yazmıştım. Sonradan Topkapı'ya gittiğimde aynı büyüklükte bir ayakla karşılaşmam beni sarstı. Kapıdan Patrick'le birlikte çıkarken düşecek gibi olduk. Ve Patrick bana dedi ki: 'İlk defa böyle bir şey oluyor bana.' Şimdi aynı kutsal ayaklara karşı çayımı yudumluyorum ve bakıyorum Topkapı'ya, Ayasofya'ya, Sultanahmet'e ve denize..."

***

Kozmopolit halini seviyorum

Deniz Türkali (Oyuncu): "Cihangir'de 35 yıldır oturuyorum. Bu semtin kozmopolit halini çok seviyorum. İkincisi oturduğum evlerden çok güzel bir şekilde İstanbul'u seyrediyorum. Cihangir'deki evlerin çoğunun manzarası harikadır, tercih edilmesinin ilk nedenlerinden biri de budur. Zaman içinde buradaki arkadaşlarıma çok yakın olduk. Her zaman söylerim; insanın cenneti dostlarıyla birlikte olduğu yerdir. İlk kafelerden Leyla'yı biz açmıştık burada. Cihangir'e çok büyük etkisi olmuştu, sonra çeşitli nedenlerle ayrıldık. Şimdi en çok uğradığım yer; Kaktüs ve Kahvedan..."

***

Cihangir ve Üsküdar'ın ünlü sakinleri

Üsküdar: Ahmet Turan Alkan, Beşir Ayvazoğlu, İskender Pala, İlber Ortaylı, Niyazi Sayın, İncila Bertuğ, Kenan Işık, Nuriye Akman, İsmail Kara, Yalçın Tura, Mehmet Genç, Ahmet Güner Sayar, Orhan Kahyaoğlu, Belkıs İbrahim Hakkıoğlu, Ömer Erdem, Alim Kahraman, Baki Ayhan T.

Cihangir: Halit-Gülper Refiğ, Orhan Pamuk, Mehmet Güleryüz, Ergun Çağatay, Engin Günaydın, Güven Kıraç, Sinan Çetin, Lale Müldür, Yıldırım Türker, Sezer-Orhan Duru, Emine Ceylan, Haydar Ergülen, Deniz Türkali, Serra Yılmaz, Savaş Ay, Işık Öğütçü (Orhan Kemal'in oğlu), Fikret Kuşkan, Kenan İmirzalioğlu, Selçuk Yöntem, Yetkin Dikinciler, Hümeyra...

Kaynak: Zaman

Puan Ver 5Puan Ver 5Puan Ver 5Puan Ver 5Puan Ver 5

Kültür/Sanat

En Çok Okunan Haberler

+4
°
C
+
-1°
Uskudar
Pazartesi, 14
Salı
+ +
Çarşamba
+ +
Perşembe
+ +
Cuma
+ +
Cumartesi
+
Pazar
+ +
7 Günlük Hava Tahmini
Üsküdar Nöbetçi Eczaneler Günlük Burç Yorumları
Üsküdar Haritası

GAZETELER

Hürriyet Dünya
Milat Sözcü
Yeni Şafak Türkiye
Takip Et :
Üsküdar 34 Feedburner
www.uskudar34.com © 2007-2022 Tüm Hakları Saklıdır. Sitedeki içerikler kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Destek ve Bilgi : [email protected]
Bu sayfa 0.05 saniyede yüklendi.

www.uskudar34.com web sitesinde yer alan tüm sayısal ve sözel içerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Köşe yazılarında yer alan içerik yazarların kendi görüşleri veya alıntı(kaynak gösterilerek) olup; ilgili konu hakkında uskudar34.com'un genel görüşünü yansıtmaz.

Web sayfalarımızda yer alan bilgiler ve doğrulukları tarafımızca garanti edilmemekte olup, bu bilgiler belli bir getirinin sağlanmasına yönelik olarak verilmemektedir. Bu nedenle bu sayfalarda yer alan bilgilerdeki hatalardan, eksikliklerden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı uskudar34.com sorumlu tutulamaz.

sanalbasin.com üyesidir